Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tek kanallı beslenmeyle okuduğu birkaç kitabın etkisinde kalarak "ahkâm kesenler"e hepimiz rastlamışızdır. Hep hayret ederim; ben okudukça, bildiğim hususların azlığını hissetmenin altında her geçen gün biraz daha fazla ezilirken, birkaç kitap okuyan bu insanlar kısa yoldan nasıl "allame-i cihan" oluveriyor!.. Bir veya birkaç eseri -tabirimi mazur görün- "yalapşap" okuduktan sonra en çetin meselelerle ilgili köşeli laflar edenleri mi ararsınız, "bu husus Kur'an'da yok" diyerek sağlam hadislerle sabit ahkâma itiraz edenleri mi .. Netice olarak müfessirlerin yaptığı gibi, sözün sonunu "Allah en iyisini bilir" diyerek bağlamayı şiar edindiğimiz sürece, okuduklarımız ve öğrendiklerimiz bize rıza-i ilahiye ulaşmada rehberlik edecektir. Unutmayalım, öncekiler, ilim öğrenmeden önce "edep" öğreniyordu... • Ebubekir Sifil | Sana Din'den Sorarlar 1 #kitapalıntıları #sanadindensorarlarbirincicilt
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Reklam
Kaynaklar, ezan teşri kılınmadan önce namaz için yapılan çağrının, Sahabe'den birisinin sokak sokak gezerek "es-Salât, es-Salât" (Namaz, Namaz!) diye seslenmesi şeklinde vuku bulduğunu naklediyor.
Son cümle oldukça mühim.
Keşfi Bilgi Kesinlik ifâde Eder mi? 1. "Keşfi bilgi kesinlik ifade eder mi?" sorusuyla başlayalım. Öncelikle şunu ifade edelim: Usûl-i Fıkıh ve Kelam eserlerinde Ehl-i Sûn net'in epistemolojisi (bilgi kaynakları ve felsefesi) ortaya konulurken "keşfi bilgi" diye bir kategoriye yer verilmediğini görüyoruz. Bununla birlikte, Tasavvuf büyüklerinin, "keşf'i, bir bilgi kaynağı olarak itibara aldığı bilinmektedir. "Zahir uleması" için bilgi kaynağı olarak görülmeyen keşfin, "batın uleması" için ne tür bir bilgi ifade ettiği meselesine gelince, İbn Arabi hazretlerine müracaat ettiğimizde gördüğümüz odur ki, keşif neticesi kişide hâsıl olan bilgi "kat'i/kesin" değildir. Onun ortaya koyduğu “kaşif" ve "ekşef" kavramları, bir "keşf eden", bir de "daha iyi keşf eden" bulunduğu gerçeğini dikkatimize sunmaktadır. Buradan çıkan sonuç - yine İbn Arabi hazretlerinin tesbitiyle-şudur: Keşfin bizzat kendisinde değil, fakat keşf edilen şeyi anlamada, yorumlamada hata olabilir.Şu halde keşfen tashih edilmiştir diyerek Tasavvuf büyüklerinin eserlerinde yer alan hadislerin Hz. Peygamber (s.a.v)'e aidiyetine "kesin" gözüyle bakmak, bunda hiçbir şekilde şüphe ve tereddüde mahal bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Sayfa 398Kitabı okudu
Herhangi bir İslâmî hüküm ve o hükmün tesirleri üzerinde dururken dikkate alınması gereken ilk ve en önemli nokta, "delil" ve onunla ilgili hususlardır. Bunu şöyle maddeleştirebiliriz: 1. Hükme dayanak alınan delil, delalet ve sübut bakımından ne du rumdadır (kat'ilik-zannilik, delâlet vecihleri...)? 2.Söz konusu delil ile muaraza teşkil eden başka delil(ler) var mıdır? Varsa hüküm verilirken nasıl bir metot izlenmiştir (umum-husus, nasih-mensuh, mücmel-mufesser... ilişkisi)? 3. Söz konusu delili/delaleti takviye eden daha alt kademedeki un surlar. (Sahabi kavli, lugavi delâlet...)
Sayfa 299Kitabı okudu
"Bilgiye ulaşma"nın değil, ama "doğru bilgiye ulaşma"nın hayli zor olduğu,hatta bizzatihi doğruyu yanlıştan ayıracak kriterlerin tartışma konusu yapıldığı günümüzde "tekfir"den önce "tebliğ" üzerinde durulmalıdır.
Sayfa 231Kitabı okudu